18 Ocak 2011 Salı

Platonik Aşk (Grup Yağmur-Yoruldum)

Platonik aşk; nerede,ne zaman, nasıl karşınıza çıkacağı belli olmaz.Bazen bir durakta,bazen bir büro,bazen de fatura sırasında :) aşktanda öte bir şeydir bu platonik aşk.Tabi şimdilerde kısa ve uzun süreli olarak değişiyor.Bazen bir günde unutuyorsunuz,bazen de seneler geçmesine rağmen hala unutmazsınız.
[flv]http://video.ak.facebook.com/cfs-ak-snc1/22836/134/72/102373473118192_7891.mp4[/flv]
İşte Yağmur grubuda platonik aşkı işlemişler “yoruldum” adlı şarkılarında.
O şarkının sözleri:
gün gelir gidersin elbet
zaten alıştı gönlüm uzaktan sevmeye
sende git şimdi ardına bile bakmadan
eğer dönersen bilki ben orda olmam
çünkü yoruldum artık çok yoruldum artık
yoruldum peşinde koşmaktan yoruldum bu platonik aşktan
allahım yarat beni baştan yeniden sevdirme beni
yoruldum peşinde koşmaktan yoruldum bu platonik aşktan allahım yarat beni baştan yeniden sevdirme beni
gün gelir seversin elbet zaten avuttun gönlüm beni boşyere
sende git şimdi ardına bile bakmadan
eğer dönersen bilki ben orda olmam
çünkü yoruldum artık çok yoruldum artık
yoruldum peşinden koşmaktan yoruldum bu platonik aşktan allahım yarat beni baştan yeniden sevdirme beni

Seyirlik Değil Ömürlük Olsun(Hoşgeldin)

Bir düğünde Gelinin Damada yaptığı süpriz.Süpriz ise Sezen Aksu’nun “Hoşgeldin” adlı parçasını düğündeyken söylüyor.Güzel bir sesi var gelinin.Farklı bir tat katmış sanki parçaya.Hoşgeldin adlı parçayı bu gelinden sizde dinleyin yorumlarınızı bekliyorum.
[flv]http://video.ak.facebook.com/video-ak-sf2p/v22832/166/114/102969989725701_24665.mp4[/flv]
Hoşgeldin adlı parçanın sözleri:
hiç ummazdım oldu sonbaharda
hediye gibi geldin hoşgeldin
seyirlik değil ömürlük olsun
dilerim bu defa bu son olsun
seyirlik değil ömürlük olsun
bir yastıkta nasip olsun
gel koynuma gel boynuma gel
akşam gözlü esmer…
safa geldin son ihtimalim
bir sana kalmış halım
hoşgeldin..
seyirlik değil ömürlük olsun
dilerim bu defa bu son olsun
seyirlik değil ömürlük olsun
bir yastıkta nasip olsun
gel koynuma gel oyunuma gel
akşam gözlü esmer..

Sezen Aksu “Hoşgeldin”

Sezen Aksu “Hoşgeldin”

Duygusal bir parça klipte slaytlarla desteklenmiş, hoş bir görüntü sağlanmış.Zaten ses mükemmel olunca şarkıda güzel.Derin hayallere daldırabilir sizi bu şarkı.Videonun altında verdiğim şarkı sözlerine bakabilirsiniz.(Not: Şarkıyı dinlerken kendinizden geçebilirsiniz şarkıya eşlik etmemenizi öneririm :) )
[videofile]http://video.ak.facebook.com/cfs-ak-ash1/27610/000/481/390233978040_8018.mp4[/videofile]
İşte bu anlamlı şarkının sözleri :
hiç ummazdım oldu sonbaharda
hediye gibi geldin hoşgeldin
seyirlik değil ömürlük olsun
dilerim bu defa bu son olsun
seyirlik değil ömürlük olsun
bir yastıkta nasip olsun
gel koynuma gel oyunuma gel
akşam gözlü esmer…
safa geldin son ihtimalim
bir sana kalmış halım
hoşgeldin..
seyirlik değil ömürlük olsun
dilerim bu defa bu son olsun
seyirlik değil ömürlük olsun
bir yastıkta nasip olsun
gel koynuma gel oyunuma gel
akşam gözlü esmer..

Onur Akın – Seviyorum Seni

Onur Akın – Seviyorum Seni
İşte parça bu diyebilirsiniz.Ne güzelde söylemiş Onur Akın; seviyorum seni ekmeği tuza banıp, banıp yer gibi…
Okuldaki müzik desinin en iyi yanı buydu.Bu tarz müziklerin bize öğretilmesi.İnsanı alıp götürüyor.
[videofile]http://video.ak.facebook.com/cfs-ak-ash1/27601/000/443/367339379209_41492.mp4[/videofile]
Şarkının sözleri:
Onur Akın – Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp
Banıp yer gibi
Geceleri ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa
Su içer gibi
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner çayırları
Büyürken büyürken görürüm gülüm
Her sabah her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz alır beni
Seni düşündükçe gül dikiyorum
Ellerimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları gülüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bır parça mavi deniz alır beni

Cerkez Oset: Aşk Öldürür !‏

Siz hiç aşık oldunuz mu ?
Gözlerine baktığınızda koptumu içinizde en sert fırtınalar,
Bir öpücük,bir sarılma size dünyanın en değerli hazinesinden daha büyük mutluluk verdi mi ?
Elleriniz uyuşup,Kalp atışlarınız bazen kaybolup bazen yerinden çıkacak bir hale geldi mi ?
Peki ya üşürken yandınız mı kar soğuğunun yaktığı gibi.
Evet tüm bunları hissetmiş olabilirsiniz ancak az sonra yazdıklarımı okuduktan sonra şunu diyebilirsiniz.Ben aşık olmamışım…
Aşk’ı daha çocukluğumda önce öğretmenime sonra sınıf başkanına aşık olduğumu sandığım zamanlarda tanımıştım.
Platonikti ne kadar mutlu etse de bir o kadar can acıtan yanları vardı.
Derken zaman ilerliyordu.Aşk veya sevgi kavramı artık maddeninde etkisine katılıyordu.El ele tutuşmak el ele yürümek çok büyük anlamlar taşıyordu,zaman ilerliyordu ve üniversite yıllarına geldiğimizde aşk çok daha farklıydı, evlilik hayalleri bir ömür yaşamak hayalleri sarıyordu etrafını.
Gözlerini kapattığında onu görüyordun, adını duyduğunda televizyonda mutlu oluyordun.
Zaman ilerliyordu ve aşk artık hem bedende, hem sözde hemde maddede yaşanıyordu.Çiçeklere ya da değerli taşlardan oluşan takılara yükleniyordu aşkın büyüklük seviyesi.
Oysa ben Aşk’ı anladığımda Aşk’ın bunların hepsinden ötede olduğunu ve onun ulaşılmazlığının aslında bir o kadar da ulaşılabilir olduğunu gördüğümde her şey çok daha farklıydı.
Aşk’ı hep yanlış yorumladığımızı düşünürdüm ve zaman içinde tasavvuftaki Aşk’ı duyduğumda ön yargı ile İlahi Aşk’ın insani aşktan farklı olduğunu düşünmüştüm.
Tüm yaşantım boyunca Aşk olduğunu sandığım duyguları, yaşadıklarımı, hissettiklerimi not aldım eskiden yazdığım şiirlere bakarak değerlendirdim.
Çevremdeki aşık olduğunu söyleyen insanların duygularını düşüncelerini ve aşk olduğunu söyledikleri ilişkileri de not alıp değerlendirdim.
Aşk olduğunu sandığım her şeyin Aşk’ı taddığımda sahte olduğunu,Nefs-i olduğunu gördüm…
Aşk çok daha ötedeydi, Nefsten, maddeden, manadan çok daha ötedeydi bu yüzden Mevlana’ dan Yunus’ a o derin sevgi anlaşılamamıştı.Hep onların İlahi Aşk’ı göze gelmişti oysa Aşk’a gittikleri yol gözden kaçmıştı.
Aşk’a giden yol çok çetindi.
Önce Yüreğinde Hissettiğin, içini alt üst eden, içinde fırtınalar koparan,seni senden alan bütünlüğün anahtarını bulacaktın.
Bulduğun anahtarı sen seviyorsun diye sen hoşlanıyorsun diye değil, Onun içindeki sevgiyi hissedip onun içindeki sevginin sana kattığı gücü görüp onun sevgisiyle bütünleştirip sevgini,BÜTÜN olup atacaksın temelleri.
Yüzünün güzelliği yada çirkinliği olmayacak,Bir yüzü olmayacak,Bir saç rengi olmayacak,Bir ten rengi bir etnik ırkı olmayacak.
İyi ya da kötü huyları olmayacak, her şeyiyle sen kendin o sen olacak, bunu sen sağlayacaksın.Güzel bakışların sonsuz sevgiyle açtığın kalbin bunu yapacak ama sen bunu yaparken sadece tek bir duyguyla yaşayacaksın.Baktığın ve gördüğün her yerde O’nu görecek onu sevecek ve onun en sevgililerinden biri olmak için Bütünlüğünü sağlayan olacaksın.
Aşk’ta ikilik yoktur.İki kişisindir ama birsindir, İki ayrı duygu yaşanır ama bir merkezde toplanır aynı okyanusa akan iki dere gibisindir birinde farklı balıklar yetişir diğerinde farklı ama sonuçta ulaştıkları yer bütündür ve bütüne ulaşınca zayıflık ve ecazet yoktur….
Aşk İstemekle başlar, Dualarınla, İstek arzunla, Açlığınla seni bulur.Öylesi bir açlık oluşmalıdır ki sende susuz kalmak gibidir.Onsuz yaşayamamak gibidir, Deniz kıyısında kalıp deniz suyunu içtiğinde daha da su içme isteğinin artması gibidir.O içtiğin su sonunda seni öldürür.İşte aşk’ta da böyledir, O aşka duyduğun susuzluk suyla buluştuğunda doyumsuzluğa götürür ve doymadıkça daha fazlası daha fazlasını istersin ancak ölen sadece nefs-i duygularındır.Teslimiyetin başlamıştır.
Aşk’ta Teslimiyet vardır aynen tasavvufun 4. kapısından geçmek gibidir.Her şeyin ondan geldiğini bilip mutlu olmak vardır ve o öyle bir kapıdır ki o kapıdan sonra artık her şey çok daha anlamlıdır.
Yunusun suyun sesinde onun sesini duyması gibi sende her şeyde duyarsın artık onun sesini.Uzaklığın ya da yakınlığında bile hissedersin dokunuşlarını, hissedişlerini, özlemin asla durmaz ve özlemin içinde büyür büyür büyür.O özlem büyüdükçe gördüklerin çok daha ötelerdedir.Beynin, hayal gücünün sınırlarını zorlarcasına güçlü algılar, enerji tahmin edemeyeceğinden çok daha fazla güçlenir ve bütününe kavuştuğunda enerjin artık tüm Evreni sarıp sarmalar…
Aşk’ta Yaşam vardır.
Aşk’ı taddığında yaşadığını bilirsin.İlk defa dünyaya gelmiş gibi hissedersin kendini, her şey daha tatlıdır, anlam veremediğin seviyede mutlulukların vardır ve o mutluluklar sadece bütününü hissettikçe açığa çıkmaktadır.O hissedişler yükseldikçe anlam ve mana da daha derinleşmekte ve Alına koyduğun 3. öpücük sembolü gibi artık senin senliğin bitmektedir.
Aşk’ta Ölüm vardır.
Bütün olup yükseldiğinde, hissedişlerin artık çok daha derinleştiğinde, bütünün parçası yoktur ve sen ölmüşsündür.Çünkü artık iki ayrı bedende atmaktadır kalbin ve iki ayrı ruh iki ayrı bedene girip çıkmaktadır.Kalplerin üzerindeki sıcaklık yanardağ madeni gibi sıcaktır.Orada tüm kötülükler yok olmakta ve nefs ölmektedir…
Aşk’ta Sonsuz Güç vardır.
Aşk’ı anlamışsan, bütüne kavuşmuşsan artık ALLAH’ı anlamış ve baktığın her yerde onu ve onun kudretini, onun sevgisini, onun bilgeliğini, onun sana olan aşk’ını hissedersin, görürsün, dokunursun.
Dokunduğun beden değildir, çiçek değildir, su değildir.
Senin sen olmanı sağlayan, seni aşka taşıyan taşıtlardır gördüklerin.Ne kadar derinlemesine bakarsan o kadar derinlerinde Allah adını görürsün…O adı gördükçe, o anda teslim olursun iki bedende bütünleşmiş iki ruhtan oluşan tek parça ile (AŞK’LA).
O zamandan sonra artık zaman yoktur, madde yoktur, nefs yoktur, sen yoktur.Sadece Yaşadığın Aşk.Seni ve senin bütününü yaratıp sana veren Gerçek AŞK vardır.İşte O Allah’tır.
İnsani Aşk’ın senin ilkolulun gibidir.Orada öğrendiklerinle platonik aşkı yaşarsın.
Aşk’ı anlamaya başladığında lise seviyesindesindir ve artık ellerini bırakmak istemezsin.
Bütününe ulaşıp Aşk’la buluştuğunda, büyümüşsündür, öpersin sarılırsın bırakmamacasına.
Olgunlaştığında ise artık bilgeleşmişindir.Aşk tek gerçeğindir, bütünün senin yaşam kaynağın ve Aşk’a giden yola çıkmışsındır artık.
O yolda gidip yolun sonunda ölmek varabileceğin en güzel yerdir.
Aşk’a ulaşmak öldürür, öldürdüğü yerde cennetin kapılarını açtırıp sonsuz mutluluk için diriltir…
Aşk’la Ölmek Dilegiyle.
Aşk’la…

Furkan – Aşksın Sen (Havuç) Şarkı sözleri ve Klip

Havuç lakabı ile özdeşlediğimiz Furkan çok güzel bir şarkıya klip çekmiş izlemenizi tavsiye ederim.Altta…

Bak başı var ne sonu belli değil,
Yağmur bereketi çökmüş aşkın üstüne,
Tenim deli olmuş teninin tiryakisi,
Kıramam zincirleri çıkamam bu aşk kafesi,
Bir sonu olmalı her yıldız bir gün söner,
Bir sonu olmalı tükenir her özlem,
Sen erimeyen kar tanesi sen,
Çiçeklerin prensesi sen,
Vazgeçtikce büyüyen,
Aşksın Aşksın sen
[flv]http://video.ak.facebook.com/video-ak-sf2p/v22832/52/72/102921286397199_33083.mp4[/flv]

13 Ocak 2011 Perşembe

Murathan Mungan – Yalnız Bir Opera (Aşk Şiirleri)

Murathan Mungan – Yalnız Bir Opera (Aşk Şiirleri)


Efkarlıyım…Bu kez durumlar karışık, bu kez zor, bu kez farklı…Çalacak parça bulamazsın, bulamazsın…
Aşk varsa şarkıda vardır…
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
‘Eylül’de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen’ notunu buldum kapımda.
Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04′tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.
Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak….
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.
Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.
Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.
Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onalar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmissinizdir.
Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır
Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.
Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her cağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çicek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe…Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk…Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Ask yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de…
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri…
panayır yerleri…
Ölü kelebekler…
Ölü kelebekler…
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde her şey
Şimdi her şey doludizgin ve çoğul
Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi her şey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.
Seygiyle kalın…